Reklam
Ertuğrul "Eltorulu" Fırkateyni - Sayfa 2 PDF Yazdır e-Posta

Cuma, 24 Şubat 2006 04:39
Makale İçeriği
Ertuğrul "Eltorulu" Fırkateyni
Sayfa 2
Sayfa 3
Sayfa 4
Sayfa 5
Sayfa 6
Tüm Sayfalar
14 Temmuz 1889 Pazar günü Ertuğrul törenle İstanbul'dan yola çıktı. Hasan Ali Yücel* büyükbabası Süvari Ali Bey ve Ertuğrul'un İstanbul'dan ayrılışını  annesinden şöyle dinlemiş; "Sultanselim'den Haliç tabak gibi görünürdü. Ertuğrul da Kasımpaşa'da Divanhane önünde duruyordu. Lohusa döşeğinde yatan annemden başka bütün ev halkı, pencerelerde gemiyi seyrediyorduk. Öğle üzeri bir de baktık, gemi hareket etti. Bütün askerler güvertede, mızıkalar "Ey  Gaziler"i çalıyor. Yelkenleri açılmamış gemi, çarkını işleterek yürüyordu. Bayraklarla donatılmıştı. Zannettik ki Beşiktaş önünde duracak. Halbuki Sarayburnu önünde kıvrılınca işi anladık. Hepimizde bir ağlama... Böyle gittiler. O zaman halk köprüye, deniz kenarlarına toplanmış, sesler, bağrışmalar bizim konağa kadar geliyordu:
 Image
Besmeleyle Ertuğrul'um demir aldı
Hep ahali sahillerde bakakaldı
Çoluğun çocuğun feryadı arşa vardı
Hak selamet versin şanlı Ertuğrul'a.
Üç direkli firkateyndir gemimiz
Kimimiz, bekarız, evlidir kimimiz
Gayret edin çocuklar Capanya’dır yolunuz
Hak selamet versin şanlı Ertuğrul'a.  

Rüzgar güneybatıdan estiği için yelkenler sarılmış, makina ile yol alınıyordu. Gemi Gelibolu önlerine vardığında 500 yıllık bir geleneğe uyarak Rumeli'ne ilk geçen komutan Süleyman Paşa top atışıyla selamlandı ve gemi imamı bir Fatiha okudu.
26 Temmuz 1889'da gemi İstanbul - Port Said arasını 10 günde alarak, kılavuz eşliğinde  Süveyş Kanalı'na girdi.
27 Temmuz günü gemi Mürret-ül Kübra gölünde seyrederken kuma oturdu. Tüm gece Port Said'den alınan kömür geminin su çekimini azaltmak için Kanal İdaresi'nin dubalarına boşaltıldı, ve römorkörlerin çabasıyla alacakaranlıkta tekrar yüzdürüldü.
28 Temmuz'da bu sefer kılavuz tarafından gösterilen lüzum üzerine sahile bağlanmaktayken rüzgar ve akıntının etkisiyle kıçının sahili bulmasıyla dümen ve bodoslaması kırılarak kayboldu.
30 Temmuz tarihini taşıyan telgrafında Komutan geminin havuza sokulması gerektiğini bildirmişti ancak30 Ağustos'ta havuza  girilebilmişti. 23 Eylül'de Süveyş'ten  Kızıldeniz'e çıkıp, Cidde'ye doğru yol aldı, kömür miktarıyla 1400 millik Kızıldeniz'in aşılması mümkün değildi,  ancak 900 mil yol yapılabiliyordu. O yıllarda Kızıldeniz'in doğu sahilleri Osmanlı toprağıydı ve Cidde ve Kameron'da birer askeri liman, Konfide'de bir üs ve Hüdeyde'de bir komodorluk şeklinde organize olmuş Kızıldeniz Filosu'nun emrinde kaçakçılığı önlemek için sekiz ahşap ganbot ile bir yat vardı.
Geminin Kızıldeniz'e girmesiyle etrafı köpekbalıklarıyla doldu. Komutan Osman Bey personeli toplayıp dikkatli olmalarını, eğer gemiden düşecek olurlarsa köpekbalıklarına yem olacaklarını hatırlattı. Ayrıca tatlı sudan tasarruf için mürettebatın geminin bordasındaki en alt basamağın önündeki, bir kaç basamak alanı kadar genişlikteki iskele tavasında aptes almasını da yasakladı. Bir kaç yıl önce Konfide'de bulunan ganbotlardan birinin imamının, iskele tavasında aptes alırken bir köpekbalığının saldırısına uğradığını ve bir ayağını dizinden itibaren koparıp yuttuğunu unutmamalarını istedi. Ertuğrul Kızıldeniz'i gerektiğinde yelken ve gerektiğinde makina ile 26 günde aldı.
19 Ekim'de Ertuğrul, İngiliz egemenliğindeki Aden'e geldi, burada üç gün ikmal yapıp buradan ayrılıp 1600 mil uzaktaki ve nüfüsunun yarısı müslüman olan Bombay'a yola koyuldu. İlk gün askeri törenlere ayrıldı, ertesi gün gemi sancağı toka edildikten sonra ziyaretçiler gemiye alındı, aralarında Lahor, Delhi, Allahabad, Ahmedabad ve Haydarabad gibi uzak yerlerden gelen müslümanların da bulunduğu yerli halk gemiye hücüm etti. Gemi Bombay'da kaldığı bir hafta içinde 150.000 civarında ziyaretçi tarafından gezildi, bunların içinde o zamanlarda Hindistan'da sayıları 600'ü bulan mihracelerden 15'i de vardı.
26 Ekim'de ziyaretlere son verildi ve ikmallere başlandı ve ertesi günü Seylan veya Serendip adasının başkenti Kolombo'ya doğru demir alındı. Bombay'dan hareketin altıncı günü akşamı gemi baş taraftan su almaya başladı, deniz sakidi ve gemi 7 mil hız yapıyordu, Kalküta Feneri'ne yaklaşık olarak 40 mil mesafe vardı. İnceleme için Gemi İnşa Mühendisi Mühendis Ali Efendi görevlendirildi, su boşaltıldığında baş bodoslamanın tamamen çürüdüğü ve bazı kaplamaların aralarının birkaç parmak açıldığı ortaya çıktı. Ziftlenmiş yelken bezi vetalaş kullanılarak delikler yamandı ve durumu kontrol edebilmek için bir de nöbetçi konuldu.
10 Kasım 1889'da Kolombo'ya varıldı. Osman Bey durumu burada resmi kanaldan değil, Bahriye Nazırı olan Kayınpederi'ne özel bir mektup ile bildirdi. Singapur'da olası havuzlama işlemleri için kalış süresi uzarsa gerekli açıklamalar için makul sebebler hazırlanmalıydı. Varış gününün Cuma olması ve gemi personelinin Cuma Namazı'nı kılmak için gemiden karaya çıkması ve gösterdiği düzen zaten büyük çoğunluğu müslüman olan ve Bombay'dan hareket ettiği günden beri Ertuğrul'u bekleyen yerli halkı iyice heyecanlandırdı. Seylan Genel Valisi 300.000 olan ada nüfusunun 200.000'inin gemiyi ziyaret etmek istediğini bildirdi. Ancak Bombay'daki tecrübeler geminin bir kerede 2.000'den fazla ziyaretçi almasının problem yarattığı belirlenmişse de halkın sevgisi önlemlere üstün çıkıyordu. Çok uzaktaki kentlerin sakinleri aralarından temsilciler seçmiş ve onlara gemi personeline ziyafet verme yetkisi vermişlerdi.
13 Kasım 1889'da gemi Singapur'a hareket etti. Altı gün altı gece süren kötü hava koşullarının ardından fırkateyn Malakka Boğazı'na girdi, burada hava daha sakinse de akıntı problemi sebebiyle 600 millik boğazı katedip toplam 1500 millik yolculuktan sonra Singapura ulaştı.
28 Kasım 1889 günü Singapur limanına şehri top atışlarıyla, limandaki gemileri sancaklarıyla selamlayarak girdi, demir atar atmaz etrafı Osmanlı sancaklarıyla donanmış sandallarla çevrildi. Singapur yakınlarındaki küçük Müslüman devletlerin iler gelenlerinden başka, Çinhindi'nden, Sumatra'dan, Cava'dan, Sulawesi adlarından gelenler vardı. Fırkateynin Singapur'a girişi Cuma gününe denk getirilmişti. Bunu değerlendiren Müslümanlardan çoğu gemi imamı Ali Efendi'nin imametinde gemide namaz kılmak istediler. Bu kabul edildiği gibi ertesi hafta cuma gemide mevlit okutulmasına bile izin verildi.
Singapur Valisi ve Üs komutanı'na yapılan karşılıklı ziyaretlerle çok samimi bir hava yaratılmıştı. Gemi personeline Ertuğrul'un gelişinden 2 ay önce 2.Abdülhamit tarafından 1.Derece Mecidiye Nişanı ile ödüllendirilen ve yörenin müslüman ileri gelenlerinden Seyyid Muhammedül Kaf muhteşem bir ziyafet verdi. Geminin uzunca bir süre Singapur'da kalacağını öğrenen Sumatra'daki Timbus Devlet Reisi Mehmed Zeynelabidin bin Abdülvahid veziri Şehbender Ebu Sait'i göndererek selam ve muhabbetlerini iletti, Vezir gemide yapılan top, tüfek ve arma talimlerini akşama kadar gözlerinden yaşlar dökerek seyretti.
Ertuğrul'un Singapur ziyareti 2.Abdülhamit'in beklentilerinin üzerinde bir sonuç vermiş ve İslam Dünyasının sadece Arap dünyasından ibaret olmadığı bir kez daha kanıtlanmış, halifenin Araplardan olması yönünde yaratılmaya çalışılan propagandaların karşısına cevap olarak çıkmıştı.
Gemi Singapur'da ciddi bir teknik kontrolden geçti. Baş bodoslamanın çürüdüğü, su alan bölmedeki tahtaların değiştirilmesi gerektiği ortaya çıkmıştır. Bunların gemi olanakları ile yapılması mümkündü, ancak Albay Hardy Bey'in iddia ettiği gemi kazanı ve makinelerinin altındaki tahtaların değiştirilmesi için tüm güvertenin sökülmesi ve makine ve kazanın çıkarılması gerekiyordu ki bu da Singapur'daki imkanlarla mümkün değildi. Öyle ise Çin Denizi'nin fırtına mevsimi olan kış ve ilkbahar mevsimlerinin geçirilmesi ve sonra yola koyulması gerekliydi. Ancak yine de İstanbul'a dönmelerinin istenip istenmediği soruldu. Hediyeler bir heyet refakatinde bir posta vapuru ile de gönderilebilirdi. Osman Bey'in gemide tamiratların Singapur'daki taş havuzda yapıldığı ve güverte tahtalarının ve baş bodoslamanın tik ağacından yenileriyle değiştirildiği ve seyahate devam edilebileceği yönündeki tezkeresi üzerine 2.Abdülhamit 20 Aralık 1889'da bir telgraf ile Albay Osman Bey'in Mirliva (Tuğamiral)'lığa terfi ettiğini müjdelemiştir.
Gemi burada uygun mevsimi beklerken bir para sıkıntısı baş göstermiş ve Japonya'ya gemi gönderen koskoca imparatorluk Banker Ohannes Aşiyan Efendi'ye yazı yazarak Singapur'a 2.000 İngiliz Altını göndermiştir.
22 Mart 1890'da Ertuğrul, Singapur'dan ayrılarak, 650 mil uzaklıktaki Saygon'a yol koyuldu. Yolda bir fırtınaya yakalan gemi Singapur'a dönüş kararı alındıktan sonra havanın iyileşmesi üzerine tekrar Saygon istikametine yönelmiş 29 Mart 1890 günü buraya varmıştır. Çin Denizi'nin fırtına mevsiminde yola çıkan gemi birinci silleyi atlatmıştı. Limandaki 8 gemilik Çin Filosu'nu ve Filo komutanı Koramirali 17 pare top atışıyla selamladı. Çin Müslümanlarından oluşan bir ziyaretçi topluluğu burada da gemiyi yalnız bırakmamıştı. Çinli Amiral ile karşılıklı ziyaretlerden sonra 10 gün daha Saygon'da kaldı.
3 Nisan 1890 Ertuğrul günü Hong Kong'a doğru yola çıktı. Başlangıçta 8 mil hızla ilerlenebiliyordu ki öğleden sonra Serdümen gemi dümeninin tutmadığını bildirdi. Süvari Ali Bey hemen pilot bokları;rehber-i deryaları karıştırdı ve Osman Paşa'ya raporunu sundu: Gemi bir tayfunun merkezine doğru sürükleniyordu. Barometre 4 saat içinde 18 mm düşmüştü. Makinelerinde yardımıyla tayfundan kurtulundu. Saygon'a 160 mil, Hong Kong'a 790 mil mesafe vardı ve civarda ikmal yapılabilecek başka liman yoktu. Saygon'a dönülmeye karar verildi.
20 Nisan 1890 günü tüm tamir, ikmal işleri tamamlandıktan sonra ikinci kez Saygon'dan Hong Kong'a doğru yola çıkıldı.
26 Nisan 1890 akşamı, soğuk bir havada Ertuğrul Hong Kong'a girdi, limanda daha önce karşılaşılan Çin Filosu ve 2 İngiliz savaş gemisi vardı. Ertuğrul her iki filoyu da top atışıyla selamladı. Çin Amirali, Ertuğrul personelini gemilerini gezmeye davet etti. Personel gruplar halinde Çin gemileri gezdi, Çinlileri bilgi ve eğitim seviyelerinden giyiniş tarzlarına kadar Avrupalı meslektaşlarından hiçte geri bulmadılar.
Ertuğrul Uzakdoğu sularında seyrederken gemiyi fareler de bastı. Kedilerle çözülmeye çalışılan sorun, farelerin girdiği deliklere girememeleri ve kedilerin uzun süre toprağa ayak basmadıklarından denize atlayıp intihar etmeleri çözüm sağlamadı. Fareleri yok etmek için gemide un ve alçı karışımı yem olarak kullanılmaya başlandı. Yanına da ufak bir kapta su konuldu. Unlu alçıyı yiyen fareyi hararet basıyor, suyu içince de alçı midesinde donup, hayvanı hazımsızlıktan öldürüyor, üstelik leşin kokmasını önlüyordu. Ancak fareler bu tuzağı çabuk öğrendiler. Bu sorunu Çinlilere açtıklarında onlardan değişik bir yok etme yöntemi öğrendiler. Çinliler 5-10 adet güçlü fare yakalıyorlar, bunları bir tel kafeste hapsedip sadece su veriyorlardı. 3-5 gün açlığa dayanan fareler birbirlerini yemeye başlıyorlar ve on gün sonra sadece yamyamlığa alışmış 2-3 fare hayatta kalıyordu. Bu yamyam fareler salınınca hemcinslerini yiyiyorlar, kaçabilenler denize atlıyordu. Ertuğrul'da da bu yöntem uygulandı ve fare sayısında çok büyük bir azalma sağlandı.
5 Mayıs 1890 günü Ertuğrul gerekli hazırlık ve ikmalleri yaparak Hong Kong'tan Nagasaki'ye doğru yola çıktı. Formoza (Tayvan) geçildikten sonra hava değişti. Biraz daha yola devam edildiyse de durum daha kötü hale geldi. Yer kontrolü yapıldığından Çin'in Fuça tersanesine 40 mil mesafede olduklarını belirlediler. Oraya yöneldiler. Arkadan esen rüzgarın yardımıyla 11 mil sürat yapar olmuşlardı. Burada on gün beklendi. Saygon'da tanıştıkları Çin Amirali, ki Çin-Japon Savaşı'nda yenildiği için intihar etmiş olan Ping yardım etmiş ve 5 gün içinde bir Çin ganbotuna bağlı olarak 200 ton kömür göndermiştir.
Yola tekrar çıkıldı ve bayramın üçüncü günü Nagasaki'ye girildi. Buradaki İngiliz ve Amerikan gemileri ve kent kalesi ile karşılıklı top atışlarıyla selamlaşıldı. Dört gün boyunca kömür alındı, beşinci gün Japon İç Denizi yoluyla 390 mil uzaklıktaki Kobe limanına girildi. Yokohama'ya 350 mil kalmıştı. Burada geçirilen bir hafta boyunca gemi tertemiz yapıldı. O günlerde İmparatorluk Sarayı Teşrifat Müdüründen salimen vardıklarına dair bir kutlama telgrafı alındı. Telgrafta Yokohama'ya varış günü sorulmaktaydı. Takribi varış zamanı Osman Paşa tarafından bildirildi. Buna göre hareket edilerek Yokohama önüne varıldı. Gelen heyetin başkanı İstanbul'a prens ile gelen teşrifatçılardan biriydi ve ilk sözü "Bir düzenli işleyen posta vapuru bu kadar dakik olabilirdi" oldu.
7 Haziran 1890 tarihinde saat 09:25'te yola çıktıktan 11 ay sonra Yokohama limanına demir atıldı.

Son Güncelleme: Cumartesi, 25 Aralık 2010 16:54
 




Arama

Üye Girişi



Etkinlik Takvimi (Events)

Last month May 2024 Next month
S M T W T F S
week 18 1 2 3 4
week 19 5 6 7 8 9 10 11
week 20 12 13 14 15 16 17 18
week 21 19 20 21 22 23 24 25
week 22 26 27 28 29 30 31

Galeri

Anketler