Reklam
Konniçiva/Erdal Güven - Sayfa 4 PDF Yazdır e-Posta

Pazartesi, 06 Mart 2006 01:50
Makale İçeriği
Konniçiva/Erdal Güven
Sayfa 2
Sayfa 3
Sayfa 4
Sayfa 5
Sayfa 6
Sayfa 7
Sayfa 8
Sayfa 9
Sayfa 10
Sayfa 11
Sayfa 12
Sayfa 13
Sayfa 14
Sayfa 15
Sayfa 16
Sayfa 17
Sayfa 18
Sayfa 19
Sayfa 20
Sayfa 21
Tüm Sayfalar

 

15 Şubat 1998, Pazar Tarlanın yanındaki kahve

Kesinlikle bir önlem almanın zamanı geldi artık. Ya merkezi bir yerde büro kiralamalıyım. Ya da artık herkesin Hürriyet Tokyo Bürosu olarak olarak görmeye başladığı Tarlanın yanındaki kahve isimli Fransız kıraathanesini değiştirmeliyim. Nedir çektiğim canım. Gelip geçerken uğradık diyenlere çay kahve ısmarlamaktan, bittim tükendim.
Aslında evin bir odasını büro haline getirdim. Hürriyet'in büyüsünü yakalayabilmek için de kapısına kocaman Hürriyet tabelası astım. Odaya girmek için kendi kendime kıyafet zorunluluğu getirdim.
Ama, günümün büyük bir bölümünü sokaklarda‘‘haber peşinde koşmakla’’ geçirdiğimden büroda uzun süre kalamıyorum. Ayrıca sahip olduğum bir cep telefonu ve bunun ucuna bağlanan bir dizüstü bilgisayar sayesinde artık her haberi geçmek için büroya dönmek zorunda değilim.
Eh istediğim yerden haberlerimi geçebilme özgürlüğüm varsa, istediğim yerde de yazabilirim. Tüm Hürriyet mensupları çok sık bürolarda çalışırken, benim Tokyo'da salaş bir kıraathanede boy göstermemin ne kadar abes olacağını tahmin edersiniz. Bu yüzden ben de çok şık olan bu yeni kıraathaneyi mesken şeçtim.
Cafe de Pres Fransızca da tarlanın yanındaki kahve anlamına geliyormuş. Bakın bu vesile ile Fransızca birşeyler de öğrenmiş oldum. Haber kaynaklarımla görüşmelerimi, gün içinde topladığım bilgilerin haberleştirilmesini, haftalık yazılarımı ve son kitabımın öykülerini, bu kıraathanede yazıyorum.
İlk önceleri Türkiye Büyükelçiliği’ne yakın olması nedeniyle tercih ettiğim bu kıraathane hakkındaki düşüncelerimi artık değiştirmeye başladım. Ne kadar diplomat arkadaş varsa hepsi ‘‘geçerken uğradık’’ deyip oturuyorlar.
Tabii sonrası malum gelsin çaylar kahveler. Fransız kırathanesinin sahibi olacak uyanık Japon baktı ki ben yağlı bir müşteriye benziyorum. Durup duruken gelip geçene çay kahve ısmarlama krizene giriyorum. Hemen beni kıraathaneye onur üyesi yaptı. Eh artık üye de olduk ya artık kıraathaneyi daha da sahiplendik. Aslında bu üyeliğin maddi bir getirisi falan yok, bırakın indirimi, çay kahvenin parasını daha içmeden peşin peşin ödüyorsunuz. Hele hele öyle ‘‘abi maaş bitti, bundan sonra yaz tahtaya al haftaya’’ falan yok.
Bu üyelik manevi, sadece hergün aynı masaya oturmama yarıyor. Yani güzel garson kızlar hergün aynı masayı benim için ayırıyorlar. Eğer ben geldiğimde başka biri oturuyorsa, kibar bir şekilde onu kaldırıp benim masamı hazırlıyorlar.
Arada sırada garson kızlar halime acıyorlar, patrona çaktırmadan bir iki kahve ısmarlıyorlar. Bunun üyeliğimle bir ilişkisi var mı yok mu bilmiyorum. Ama artık dayanacak gücüm kalmadı. Her ay maaşı çay kahve parasına yatırıyorum. Ya maaş zammı isteyeceğim ya da bu büroyu değiştireceğim.
Birlik, beraberlik ruhu
Yeter artık bağırmayın. Anladık, işinizle çok ilgilisiniz. Ne iş yaparsanız yapın, dükkanınıza gelen müşteriyi yakından takip ediyorsunuz. Ama bunu yaparken bu kadar bağırmak zorunda değilsiniz. Bize de yazık, her zaman sizin bağırışlarınızı dinlemek zorunda değiliz ki...
Bu Japon dükkanlarında acaip bir kural var. Dükkandan içeri kim girerse girsin tüm çalışanlar hep bir ağızdan hoşgeldiniz buyurun anlamında ‘‘irasşaymase’’ diye bağırıyorlar. Müşteri dükkandan çıkarken ise teşekkür ederiz, yine bekleriz anlamında ‘Arigoto gozaymas’ diye haykırıyorlar. Bu sözleri söylerken müsteriyi görmelerine onların gözlerin içine sefkatle bakmalarına gerek yok. Müşteriyi ilk gören ‘‘İrasşaymase’’ diye bağırmaya başlıyor. Ondan sonra ne kadar çalışan varsa hepsi aynı kelimeyi tekrarlıyor.
Bu olayın mantığını sorduğunuz da ise cevap hazır ‘‘müsteri memnuniyeti’’ Sanki böyle bağırmasalar mutlu olmayacağız. Neyse, hadi diyelim böylece bunun mantıki açıklamasını yapıyorlar. Peki ya dükkanda müşteriden para aldıktan sonra yapılan bağırış çağırışlara ne demeli...
Japonya’da özellikle birden fazla kasanın yanyana bulunduğu mağazalarda veya fast food restoranlarda kasiyerler müşteriden aldıkları parayı kasaya koyarken veya müşteriye para üstü verirken birbirlerinden izin alıyorlar. Örneğin müşteri 5 bin yen verdi diyelim. Kasiyer hemen başlıyor bağırmaya ‘‘Beşbin yen aldım, kasaya koyuyorum’’. Diğer çalışanlar ise hep bir ağızdan lütfen anlamında bağırıyorlar ‘‘Onegayşimas’’ Kasiyer paranın üstünü veririrken de bağırmaya devam ediyor. ‘‘Bin yen para üstü veriyorum’’ diğer çalışanlar cevap veriyor. ‘‘Onegayşimas’
Tamam anlıyorum birlikten kuvvet doğar ama bu kadarı da biraz abartılı. Hem kasiyerler koca koca adamlar. Tek başlarına da para alıp verebilirler.
JAPON SÖZÜ
...Hana yori dango
...Bir dilim börek çicekten daha iyi hediyedir.

Son Güncelleme: Salı, 07 Mart 2006 05:38
 




Arama

Üye Girişi



Etkinlik Takvimi (Events)

Last month May 2024 Next month
S M T W T F S
week 18 1 2 3 4
week 19 5 6 7 8 9 10 11
week 20 12 13 14 15 16 17 18
week 21 19 20 21 22 23 24 25
week 22 26 27 28 29 30 31

Galeri

Anketler